I don't want to be called rich.
Bana zengin de-n-mesi-ni istemiyorum. (-a …de-)
He didn't want to be seen.
Görünmek istemedi. (-i gör-)
I don’t want to be hated.
Benden nefret ed-il-mesini istemiyorum. (-dan nefret et-)
I don’t want to be loved like a cat.
Kedi gibi sevilmek istemiyorum. (-i sev)
He didn’t want me to be helped.
Bana yardım edilmesini istemedi. (-a yardım et-)
He didn’t want to be helped.
Yardım edilmek istemedi. !!!
Kendisine yardım edilmesini istemedi. (He didn’t want himself to be helped.)
He didn’t want him to be helped.
He didn’t want to be helped.
Ona yardım edilmesini istemedi.
He didn’t want to be beaten.
Dövülmek istemedi. (-i döv)
Ayşe was allowed to go.
Ayşe’nin gitmesine izin verildi. (-a izin ver : allow)
MORE look at the second book page 132
-a şaşır : to be surprised by
I got surprised by you.
Sana şarırdım.
I got surprised by youR coming.
GelmeNe şarırdım.
-i şaşırt : surprise ...
You suprised me.
Benİ şaşırttın.
YouR coming suprised me.
Gelmen Benİ şaşırttı.
-i rahatsız etmek : disturb ...
YOU disturbed me.
Benİ rahatsız ettiN.
YOUR COMING disturbed me.
GELMEN Benİ rahatsız etti.
-dan rahatsız olmak : get disturb by ...
I got disturbed BY YOU.
SENDEN rahatsız oldum.
I got disturbed BY YOUR COMING
GELMENDEN rahatsız oldum.
deli : insane
delir- : go insane (real)
-i delirt- : drive insane
You drive me insane.
Beni delirtiyorsun.
Your being late drives me insane.
Geç kalman beni delirtiyor.
çıldır- : go crazy
-i çıldırt- : drive crazy
Beni çıldırtıyorsun
Geç kalman beni çıldırtıyor_
-i istemek : want
I want THE car.
ArabaYI istiyorum.
I want A car.
(Bir) Araba istiyorum.
I want your car.
Arabanı istiyorum.
I want you to come early.
Erken gelmeni istiyorum
-DAn -i istemek : ask s.b.
Ahmet’ten arabasını istedim.
Ahmet’ten araba almasını istedim.
istenmek : be wanted
The car is wanted
Araba isteniyor.
A car is wanted
(Bir) Araba isteniyor.
You are wanted (asked) to come early.
Erken gelmen isteniyor.
-DAn istenmek : to be asked
Ahmet was asked to buy a car.
Ahmet’ten araba alması istendi.
-i bekle : wait
beklen : be waited
Arabayı bekliyoruz.
Gelmeni bekliyoruz.
Ahmet’in gelmesini bekliyoruz.
Ahmet is waited for to come. (Ahmet’s coming is waited)
Ahmet’in gelmesi bekleniyor.
-i affet : forgive
Beni affetmedi.
He didn’t forgive me for lying
Yalan söylememi affetmedi.
affedil- : be forgiven
(Ben) Affedilmedim.
My lying was not forgiven.
Yalan söylemem affedilmedi.
-i kabul etmek : to consent, accept, approve that
Bizi kabul etmediler.
kabul edil- : be accepted
Kabul edilmedik.
XXXXXXXXXXXXXXXXXXXX
-a yardım etmek : to help
Bize yardım ettiler.
İş bulmamıza yardım ettiler.
Bize yardım edildi.
We were helped to find a job. (We were helped in finding)
İş bulmamıza yardım edildi.
-a izin vermek : to allow, let
They didn’t allow us to go inside.
İçeri girmemize izin vermediler.
We were not allowed to enter.
İçeri girmemize izin verilmedi.
-a engel olmak : to hinder,prevent/to be an obstacle, hindrance
They prevented us.
Bize engel oldular.
We were prevented.
Bize engel olundu.
They prevented us from talking.
Konuşmamıza engel oldular.
We were prevented from talking.
Konuşmamıza engel olundu.
üzülmek : to be/get sad,sorry
kırılmak : to be hurt, to resent
I am fed up. (feed up à be fed up)
XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX
-dan bıkmak: to get tired of, fed up
We are fed up with you.
Senden bıktık.
We are fed up with you(r) talking.
Konuşmandan bıktık.
Senden bıkıldı.
Konuşmandan bıkıldı. (the peope, everybody)
Konuşmandan bıkılmadı. (nobody)
-i şikayet etmek : to complain (person, thing )
-dan şikayet etmek : to complain (thing)
They complained about me.
Beni şikayet ettiler.
They complained about my being late to the manager
Geç kalmamdan şikayet ettiler.
Geç kalmamı müdüre şikayet ettiler.
-dan rahatsız : uncomfortable ??? ; anxious, uneasy
uncomfortable : rahat değil
Karı-m-ın orada çalışmasından rahatsızım
Eş-im-ın orada çalışmasından rahatsızım ???
-dan sorumlu : responsible
XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX
-mAsI-nI söylemek to tell s.b. to
-DIğI-nı / (y)AcAğI-nI söylemek to say that, to tell s.b. that
I told him to go to Beşiktaş
Beşiktaş’a gitmesini söyledim.
I told him he will go to Beşiktaş
Beşiktaş’a gideceğini söyledim.
I told him he should go to Beşiktaş
Beşiktaş’a …. söyledim.
he should go to Beşiktaş
Beşiktaş’a gitmeli.
à he has to go to Beşiktaş
Beşiktaş’a gitmesi lazım.
à Beşiktaş’a gitmesi gerek-iyor.
I told him he should go to Beşiktaş
Beşiktaş’a gitmesi gerektiğini söyledim.
-mAsI-nI anlamak why =Neden -DIğI-nı/(y)AcAğI-nI anlamak
-DIğI-nı / (y)AcAğI-nI anlamak to realize, figure out
-i -a söylemek : tell
-a söylen- : be told
They told me to wash the car.
(Bana) Arabayı yıkamamı söylediler.
We told Ahmet to buy bread.
Ahmet’e ekmek almasını söyledik.
I was told to wash the car.
Arabayı yıkamam söylendi.
Ahmet was told to buy bread.
Ahmet’e ekmek alması söylendi.
-i -a söylemek : tell THAT
-a söylen- : be told THAT
Bana Ahmet’in geleceği söylendi.