Kolunu kırdığından çalışamıyordu.
He couldn't (was not able to) work because he broke his arm.
Hasta olduğundan dışarı çıkamadık.
We couldn't get out because he was sick.
Ayşe köpeklerden korktuğundan köpeği evde bıraktık.
We left the dog at home because Ayşe was afraid of dogs.
Taşındığımdan dolayı Ahmet’i hastanede ziyaret edemedim.
I couldn't visit Ahmet at the hospital because I moved.
Şaraptan hoşlanmadığım için bira içiyorum.
I drink beer because I don't like wine.
Ahmet de geldiğine göre derse başlayabiliriz. 
DIK_ göre : Now that, since, as it is a fact that, seeing as how
Now that Ahmet also came, we can start the class.
Since Ahmet also came, we can start the class.
Ahmet İstanbul’a geldiğinden beri hastayım.
I've been sick since Ahmet came to Istanbul.
Çalışmaya başladığımdan beri hiç boş zamanım yok.
I haven't had any free time since I started working.
Bu eve taşındığımdan beri başım ağrıyor, niye acaba?
I've had a headache since I moved into this house, I wonder why?
Sigara içmeyi bıraktığımdan beri çok yiyorum.
I've been eating a lot since I stopped smoking.
Türkiye'ye geldiğimden beri Türkçe öğreniyorum.
I'm learning Turkish since I came to Turkey
Ahmet düşündüğümden daha kötü birisiymiş.
Ohh, Ahmet turned out meaner than I thought.
Ahmet tahmin ettiğimden daha yaşlıymış.
Ohh Ahmet was older than I made a guess (≈ ⟼ thought).
Bu kitap arkadaşımın söylediğinden daha kolaymış.
Ohh, This book is easier than my friend said.

İzmir arkadaşlarımın anlattığından daha güzelmiş.
Ohh, Izmir is more beautiful than my friends told me.
Hala zamanım olduğu için alışveriş yapmaya karar verdim.
I decided to shop because I still had time.
Üşüdüğüm için pencereyi kapattım.
I closed the window because I was cold.
Doğum günü olduğu için pasta yaptım.
I made a cake because it was his birthday /he had a birthday.
Evde sıkıldığımız için dışarı çıktık.
We went out because we were bored at home.
Hakan geç kaldığından konsere gidemedim.
Because Hakan was late, I could not go to the concert.
Beni görmek istemediği için partiye gelmemiş.
S/he didn't come to the party because s/he didn't want to see me (I heard).
İstanbul’u çok iyi bildiğini söylediği halde kaybolduk.
Even though he said he knew Istanbul very well, we got lost.
Özür dilediği halde hala kızgınım.
Although he apologized, I'm still angry.
Her gün telefonla konuştuğumuz halde seni özlüyorum.
Although we talk on the phone every day, I miss you.
Bir daha geç kaldığınız takdirde kovulacaksınız!
In the event that(if) you are late again, you will be fired!
I' will learn how to make tea like you do.
Senin yaptığın gibi çay yapmayı öğreneceğim.
Bu kurabiye düşündüğüm kadar kötü olmadı.
This cookie wasn't as bad as I thought.
Yeni kelimeler öğrenmediğin sürece Türkçe konuşamayacaksın.
You won't be able to speak Turkish unless you learn new words.