Ekmek almamı söylemedin ki.
You just didn’t tell me to buy bread.
Hemen bir karar vermesini istedim.
I wanted (asked) him to decide right away.
Çoraplarını değiştirmeni söyledim.
I told you to change your socks.
Araba almamı istiyor.
She wants me to buy a car.
Karımın çalışmasını istemiyorum.
I don't want my wife to work.
Kahve için, uyumanızı istemiyorum. (PLURAL YOU)
Drink coffee! I don't want you to sleep.
Yarın gelmemi söyledi.
He told me to come tomorrow.
Beklememi söylediler.
They told me to wait.
Kitabı okumasını söyledim.
I will tell her to read the book.
Dışarı çıkmalarına izin verme!
Don't allow them to go out!
Taşınmana yardım edeceğim.
I will help you to move.
Ali’nin gelmesini bekliyoruz.
We are waiting for Ali to come.
İş bulmama yardım etti.
He helped me to find a job.
Gelmeni bekliyoruz. (on the phone)
We are waiting for you to come.
Beklemene gerek yok.
Beklemenize gerek yok.
There's no need for you to wait (you don’t have to wait.)
Bir daha anlatmama gerek var mı?
Is there any need for me to explain once again?
Hediye almana gerek yoktu. Çok sağol.
There was no need for you to buy a gift. Thank you.
Annem dışarı çıkmamı yasakladı.
My mother forbade me to go out.
Düğüne benimle gelmeni çok isterim.
I would like you to come with me to the wedding.
John’un eve bakmasına izin vermedi.
John’un eve bakmasına izin vermemiş.
He didn't allow John to look at the house.
Soru sormamıza kızdın mı?
Did you get angry at our asking question.
Hayır, Sadece soru sormanızdan bıktım.
No, I am just fed up you asking questions.
Bana bağırmasından bıktım..
I am just fed up him shouting at me.
Ahmet çok alışveriş yapmandan nefret ediyormuş.
Ahmet hates you shopping too much.
Haber vermene sevindim.
I am glad that you let me know.
Yüksek sesle televizyon izlemesinden rahatsız oluyorum.
I'm uncomfortable by his watching television loudly.
Rahatsız olmanı istemedim.
I didn't want you to get disturbed
Comp.
Rahatsız etmek istemedim.
I don't want to disturb you
Comparison for -(y)A masını sölye -DAn masını iste
Ayşe'den gelmesini istemedim. Niye gelmiş ki!
I didn’t ask Ayşe to come, Why the hell did she come!
Ayşe'nin gelmesini istemedim. Bu yüzden onu aramadım.
I didn’t wanted Ayşe to come, That’s why I didn’t call her.
Ayşe'ye yarın gelmesini söyledim.
I told Ayşe to come tomorrow.(to her face)
Ahmet'e Ayşe'nin yarın gelmesini söyledim. (Ahmet’e “Ayşe, gelsin” dedim.)
I told Ahmet to tell Ayşe to come tomorrow.
Bana faturayı ödememi söyledi.
He told ME to pay the bill.
Sana beklemeni söyledik.
We told YOU to wait.
Sana gelmeni söylemedim.
I didn't told YOU to come.
Ahmet’ten bize yardım etmesini isteyeceğiz.
We will ask Ahmet to help us
John benden kitabı getirmemi istedi.
John asked ME to bring the book.
John kitabı getirmemi istedi.
John asked me to bring the book.
Osman’dan sana yardım etmesini isteyeceğim.
I will ask Osman to help you.
John’a gelmesini söyledim.
I told John to come
SANA bin defa bilgisayarıma dokunmamanı söyledim.
I told you not to touch my computer hundred times (bin defa)
BANA John’a yardım etmemi söylemedin.
You didn't tell me to help John.
SANA gelmemeni söyledim.
I told you not to come.
SANA gelmeni söylemedim.
I didn't tell you to come
Difficult examples
Bilgisayarı bozmana kızmadım bana haber vermemene kızdım
I'm not mad at you for breaking the computer. I am angry because you didn't let me know.
Bilgisayarı bozmana değil bana haber vermemene kızdım.
I'm mad at you because you didn't let me know not because you broke the computer.
Ahmet'in her dakika /dakka/ bana ne yapacağımı söylemesinden nefret ediyorum
I hate Ahmet telling me what to do (what I will/should do) every minute.
Geç kalmana değil yalan söylemene kızıyorum.
I'm not mad at you being late but you lied.
Ali'nin adresi bulamamasına şaşırdım İstanbul'u avucunun içi gibi biliyor.
I'm surprised that Ali can't/couldn’t find the address, he knows Istanbul like the back of his hand.
Ne zaman geleceğini haber vermemene canım sıkıldı.
My soul annoyed by your not telling me when you're coming/ you will/would come.
Bana insanlarla nasıl konuşacağımı söylemenden bıktım
I'm sick of you telling me how to talk (how I will/should talk) to people.