-i çiz-: draw
Duvara bir ağaç çizebiliriz.
We can draw a tree on the wall.
-i sev-: love; like
İstanbul’u çok seviyorum.
I like İstanbul a lot.
-meyi sev-: like …ing
Yüzmeyi seviyorum.
I like swimming.
-i öp-: kiss
-la öpüş-: kiss (each other)
-a otur-: sit on
O sandalyeye oturma! Kırık
Don’t sit on that chair! It’s broken.
-da otur-: sit down onto; live (have an address)
Nerede oturuyorsun?
Where do you live?
-i düşün-: think about
Düşünmeden konuşma!
Don’t talk without thinking!
-meyi düşün- think about …ing
Yeni bir araba almayı düşünüyor.
She is thinking about buying a new car.
ders çalış-: study (on your own)
Daha çok ders çalışmalısın.
You should study more.
Türkçe çalış-: study Turkish
Daha çok Türkçe çalışmalıyım.
I should study Turkish more.
-i reddet-: refuse
Bence bu teklifi reddetmemeliyiz.
I think we should not refuse this offer.
-meyi reddet-: refuse …ing
Konuşmayı reddetti.
He refused to talk.
-i bekle-: wait for
Kimi bekliyorsun?
Who are you waiting for?
-i taşı-: carry
Bu çantayı taşıyamam, çok ağır!
I can not carry this bag, it’s too heavy!
-a taşın-: move (your house)
İstanbul’a ne zaman taşındın?
When did you move to İstanbul?
-i aç-: open; turn on
Hava çok sıcak. Pencereyi açalım mı?
It’s too hot. Shall we open the window?